Bir konuşma sorunu olarak kekemelik, dil ve konuşma gelişiminin ilk evrelerinde ortaya çıkmaktadır. Genellikle iki ile dört yaşları arasında başlamakta ve konuşma sırasında tekrarlar, tutulmalar (bloklar) ve seslerin uzatılması biçiminde özellikler göstermektedir. Kekemelik yavaş gelişebildiği gibi aniden de ortaya çıkabilen bir konuşma sorunudur.
Kekemeliğin görülme sıklığı nedir?
Dil ve konuşma gelişimi evresindeki yüz çocuktan beşini etkilemektedir. Bu yönüyle oldukça yaygın bir sorundur. Erkek çocuklarda kızlara oranla (1/4) daha sık gözlenmektedir. Çocukluk döneminde görülen kekemeliğin %80'i kendiliğinden ortadan kalkmaktadır. Dolayısıyla 5 çocuktan 4'ü akıcı olarak konuşmaya; %1'i de, kekelemeye devam etmektedir.
Kekemeliğin sebepleri nelerdir?
Kekemeliğin nedenleri hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Yapılan araştırma sonuçlarına göre, çocuklukta başlayan tipik kekemelik fizyolojik faktörler barındırmaktadır. Örneğin, kekemeliği olan bireylerin yaklaşık %50'sinde kanıtlanmış genetik etkiler vardır. Kekemeliğin, stresli ortamlarda artması, nedenlerinin psikolojik olduğunun düşünülmesine yol açmaktadır, ancak bu doğru değildir. Psikolojik faktörler kekemeliği "tetikleyebilir"—ya da ortaya çıkarabilir—fakat kekemeliğin nedeni değildirler. Öğrenme ya da alışkanlıklar da kekemelikte önemli rol oynamaktadır. Örneğin kekemeliği olan bireyler, kekelediklerinde kendilerine yardımcı olacağını düşündükleri bazı hareketler (ayak vurma, göz kırpma gibi) yapabilirler.
Kekemelik tedavi edilebilir mi?
Bu soruya kolayca “evet” ya da “hayır” diyebilmek mümkün değildir. Ama kişinin kendi isteği, çabası ve bir dil ve konuşma terapistinin yardımı ile kekemelik kontrol altına alınabilir. Kişinin kekemeliğini kontrol altına almadaki başarısında, kendisinin ve ona yol gösteren terapistinin yanında bireyin aile-okul-sosyal çevresinin de desteği gereklidir ve önemlidir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, erken dönemde ele alınan kekemeliğin, uygun bir terapi yaklaşımı ile daha kolay kontrol altına alınabildiğini göstermektedir. Özelikle ailenin etkin bir rol üstlendiği ve terapinin ebeveyn tarafından yapıldığı, kekelik üzerine çalışmaktan çok, akıcı konuşmanın ödüllendirilmesi yoluyla kekemelik davranışının kontrol edilmeye çalışıldığı Lidcombe Erken Dönem Kekemelik Programının okul öncesi dönemdeki kekeme çocuklarda çok olumlu etkisi olduğu belirlenmiştir.
Kekemelik nasıl kontrol altına alınır?
Kekemelik kronik bir durumdur. Yeni bulgular sorunun nöro-fizyolojik boyutlarını açıkça ortaya koymaktadır. Kekemeler ile kekeme olmayanların ya da kekemelerin kekelemedikleri zamanlardaki beyin fonksiyonları incelendiğinde, akıcı konuşma ve kekeleme anlarındaki aktivitelerinin belirgin bir biçimde farklı olduğu gözlenmiştir. En son bulgular ise kekemeliğin bir konuşma-motor sorunu olduğu yönündeki görüşlerin tartışılır olduğunu, kekemeliğin konuşma anında değil, öncesinde meydana gelen farklı beyin aktivitelerine yol açtığını ortaya koymaktadır. Bu bulgulardan da yola çıkarak, kekemeliğin kontrol altına alınmasının ancak beyin faaliyetlerinde kimi değişiklikleri meydana getirmekle mümkün olabileceği görüşü benimsenmeye başlanmıştır.
Dil veya konuşma bozukluğu olan her yaştaki ibirey bu konuda uzman eğitimini almış bir dil ve konuşma terapistinden özel bir eğitim alabilir. Bu özel eğitim "konuşma terapisi" olarak bilinir. Kekemelik için yapılan konuşma terapisi, tipik olarak, ortamda kekemeliği olan birey ve konuşma terapistinin bulunduğu bireysel bir terapi hizmetidir. Bazı durumlarda aile üyeleri de terapi seanslarına katılabilir, özellikle de kekemeliği olan kişi bir çocuk ise. Konuşma terapisi ayrıca, birden fazla kekeme bireyin bulunduğu –örneğin 2 ila 6 katılımcı olabilir- bir grup ortamında da gerçekleşebilir. Konuşma terapisinin amaçları oldukça çeşitlidir. Bunlar, her zaman kekemeliğin ortaya çıkamayacağı bir şekilde konuşmayı öğretmek (akıcılık şekillendirmesi); kekelemenin kolay bir şeklini öğretmek (kekemeliğin değiştirilmesi); kekeleyen bireye kekemeliğini kabul etmesini veya kekelemekten kaçınmamasını öğretmek (duyarsızlaştırma ve kaçınmama) ve diğer teknikler şeklinde sıralanmaktadır